9.09.2007

Vazgeç Gönlüm



Çok Yakında !

Fikrimin ince Gülü


Amasra'da doğup büyüyen Zehra, üniversite okumak için İstanbul'a gelmiş ve 12 Eylül darbesinde yaşadıkları dolayısıyla Amasra'ya bir daha geri dönmemiştir, dönememiştir. Ardında sadece ailesini değil, çok sevdiği nişanlısı Mehmed Ali'yi de bırakmıştır. Hem de tek bir açıklama yapamadan... Zehra yıllarca Memed Ali'yi yüz üstü bırakmanın vicdan azabını yaşarken, Memed Ali de hayatının ilk ve tek aşkı Zehra'nın kendisini bırakmasının nefretini içinden atamamıştır... Zehra ve Memed Ali'nin yolları bir daha kesişmemek üzere ayrılmıştır.Aradan uzun yıllar geçmiştir. Zehra başka bir adamla evlenmiş, bir çocuk sahibi olmuştur. Ama evliliği çok uzun soluklu olamamıştır. Memed Ali ise Zehra'nın en yakın arkadaşı Nefise ile evlenmiş ve iki kızı olmuştur. Ve artık masum, aşık Memed Ali değil, kasabanın korkulan ve saygı duyulan Belediye Başkanı olmuştur.Zehra ve Memed Ali'nin yolları istemese de bir daha kesişecektir. Çünkü Zehra oğlu Özgür'ü uyuşturucu batağından kurtarmak için İstanbul'dan ve çevresinden uzaklaştırmak zorundadır. Ve Zehra'nın oğlunu kurtarmak için Amasra'dan başka gidecek yeri yoktur.Zehra 25 yıl aradan sonra Amasra'ya, ailesinin yanına döner. Zehra'nın gelişi hem ailesinde, hem de kasabada şok etkisi yaratır. Ailesi Zehra'nın kardeşinin düğünü için Amasra'ya geldiğini zannetse de, çok geçmeden Zehra'nın temelli kalacağını öğrenecektir. Ama asıl mesele Memed Ali'nin bunu öğrendiğinde ne yapacağıdır. Memed Ali Zehra'yı gördüğünde hem içindeki nefret tekrar canlanacak, hem de yılların aşkını eskitemediğini anlayacaktır.Zehra'nın ne pahasına olursa olsun İstanbul'a geri dönmeye hiç niyeti yoktur. Memed Ali de Zehra'nın bu kasabada bir yaşam kurmasına izin vermeye niyetli değildir. Zehra ve Memed Ali kendi aralarındaki hesaplaşmayı yaşarken, Özgür ve Memed Ali'nin kızı Gülendam da garip bir yakınlaşma yaşayacaklardır. Hem de anne babalarının arasındaki acı geçmişi ve hesaplaşmayı bilmeden...Kasabanın sakin havası yıllar önce Zehra'nın gidişiyle bozulmuşken, şimdi de gelişiyle bir kez daha alt üst olacaktır.

Fesuphanallah


İki samimi arkadaş olan Gülüm Arif (Cem Davran) ve Doktor Tırtıl Necmi (Kadir Çöpdemir), İstanbul'un eski semtlerinden birinde, mutevazı bir evde otururlar.Gülüm Arif'in tatlı diliyle, Doktor Tırtıl Necmi'nin buluşlarıyla kıt kanaat geçinen ikilinin canına garibanlık tak eder. Bir plan yaparlar. Havadan, civadan paralarla lüks hayat süren, sosyete'nin en tanınmış dulu Sema Karaduman'ın (Şebnem Özinal) hayatına girecekler, güvenini kazanacaklar ve Sema hanım kendi elleriyle bir kaç milyon doları bizimkilerin kucağına bırakacaktır.Bizimkiler tam planı yaptıklarında, oturdukları apartmana başarılı ve gözüpek komiser Pamuk Hüseyin (Hasan Kaçan) ve onun dünyalar güzeli kızı Gülpare (Hatice Şendil) taşınır.Gülüm Arif ve Doktor Tırtıl Necmi kendilerince zengin olma hayalleri kurarken, sosyete güzelinin peşinde memleketin en azılı çetesinin başı Kilink Timur (Erdal Tosun) ve oğlu Cesur'un (Şafak Sezer) olduğunu bilmezler bile.Gözüpek komiser Pamuk Hüseyin, yıllardır peşinden koştuğu "Kilink" ve çetesini çökertmek amacındadır.Bizimkiler farkında olmadan kendilerini iki ateş arasında bulurlar.Bütün bu planların arasında, bu zamana kadar kızların kalbini çalan Gülüm Arif, kalbini komiserin güzel kızına kaptıracak ve işler sarpa saracaktır.Gelgelelim, Gülüm Arif ve Doktor Tırtıl Necmi asıl şoku "Jaguar Yasemin" (Özlem Tekin) ile karşılaştıklarında yaşayacaklardır.

Fadime


Trabzon son yıllarda film yapımcılarının gözdesi haline geldi. Kuş Dili, Fırtına ve Nazlı Yarim dizilerinin ardından sırada Türker İnanoğlu’nun yapımcılığını üstlendiği “Fadime” var.Dizide Nehir Erdoğan, Füsun Demirel, Cezmi Baskın ve Arif Erkin başrolü üstlenecek.Trabzon’un tarihi ve tabii güzellikleri usta yönetmenleri etkiliyor. Erler Film yapımcısı Türker İnanoğlu Trabzon’da “Fadime” isimli bir dizi çekecek.Kanal D ekranlarında 3 sezon yayınlanan Yabancı Damat ve Show TV ekranlarında 3 sezon yayınlanan Gurbet Kadını isimli dizilerin tecrübeli yapımcısı Erler Film Türker İnanoğlu Ağustos ayı içerisinde şimdilik ismi “Fadime” olarak belirlenen bir dizinin çekimlerine başlayacak. Dizide başrolü Nehir Erdoğan, Füsun Demirel, Cezmi Baskın ve Arif Erkin oynayacak. Çekimleri Trabzon, Atina ve İstanbul’da yapılacak olan dizinin konusu ise; Trabzon’un köylerinde yaşayan bir ana kızın; Trabzon’dan İstanbul’a uzanan hikayesini anlatacak. Bu dizi ile Trabzon’un tarihi ve tabii güzellikleri bir kez daha ekrana taşınmış olacak. Dizi çekimleri için Moloz mevkiinde bulunan ve Trafik Ekipler Amirliği olarak hizmet veren bina da kullanılacak. “Fadime” isimli dizi Show TV kanalında yayınlanacak.

Esref Saati


Kara Eşref ve Sarı Eşref, aynı mahallede aynı gün doğmuş iki çocukluk arkadaşıdır. Ebeleri bile doğum anında iki ev arasında koşturmaktan helak olmuştur. Doğdukları an babaları, ikisine de dedelerinin adı olan Eşref'i koyar. Eşrefler, çalışmak için uzaklara giden babalarını çocukları boyunca göremezler.İlkokulda biri sarı diğeri kara kafasıyla aynı sırada yan yana otururken, öğretmenleri birine sarı diğerine kara demeye karar verir. Lakapları, hep saygıyla andıkları ilkokul öğretmenlerinden hatıra kalır.İlkokulda bir yandan ayakkabıyı boyacılığı yaparlar. Bir gün yan yana iki delikanlının ayakkabılarını boyarlarken, müşteriler birbirine girer. Ortalık curcunaya döner. Kavgada iki ufaklık Eşref heba olacakken, mahallelerinin içlerini titreten kabadayısı Alemdar Ağa yetişir, kavga diner, ikisini birden enselerinden kaldırır.Alemdar Ağa Eşrefleri yere bıraktığında, sahne kahvede açılmıştır. İkisi de artık Alemdar Ağa'nın himayesindedir. Ona kahve götürmek için birbirleriyle yarışırlar. Biraz palazlandıklarında, birbirlerinin kız kardeşlerine vurulurlar, uzaktan uzaktan bacılarını keserler. Alemdar Ağa'nın da terziliğini yapan olan mahalle terzisi bilge kişi Yadigar da hep başlarındadır.Biri davul biri kemençe eşliğinde askere yollanırlar. Askerden döndüklerinde yine kabadayılık raconunu öğrendikleri Alemdar Ağa'nın yanındadırlar.Bu arada Alemdar Ağa, saldırı anında son nefesini verirken, "Kahvenizi, mahallenizi bu çapulculara yedirtmeyin. Son nefesinize kadar oraya sahip çıkacağınıza bana söz verin" diye yemin ettirir.Eşrefler arasındaki didişme hapiste de devam eder. Onlar hapiste iken bacılarına, yamakları olan Hayati ve Sebati sahip çıkar. Hem bacıları hem de yamakları himayesinde tutan kişi ise terzi Yadigar'dır.İki Eşref'in birbirlerinin bacıları ile yaşadıkları gizli aşk mahpusta iyice alevlenir. Gizli gizli mektuplaşmalarla sürer gider. Bacıların en büyük hayali, tahliye gününün hemen ardından Eşrefleri ile evlenebilmek, aradaki husumeti de bitirmektir.Eşreflerin hapishanede geçirdikleri sure boyunca aralarında artan gerilim dişarıya da sirayet etmiştir. Eşrefler tahliyelerine yakın yamaklarına talimatı verirler: Kahve bir duvarla ikiye bölünecek, bir yanı Kara'nın, bir yanı Sarı'nın olacak!Eşrefler 4 yılı hapishanede geçirdikten sonra tahliye olurlar.Tahliye olduktan sonra ortak düşmanları gene karşılarındadır: Mahalleye yapılacak olan Marina Projesi…Eşrefler çıkar çıkmaz bir yanda günlük hadiselerde birbirleri ile didişmeye, bir yandan da ortak düşmanlarına karşı birlik olmaya, ama burada da mücadele yöntemleri konusunda gene didişmeye devam ederler.Bu arada sevdalılarına da kavuşamamışlar, ikisi de birbirlerine bacısını vermemiş, bacılar da muratlarına erememiştir.Turgay'ın temsil ettiği kötü adamlar da sürekli kahve ile sorunlar çıkararak iş başındadırlar. Son çareleri, iki Eşref'I daha da birbirlerine düşürmek, güçsüz kılmak ve mahalleyi içten fethetmek için görevlendirdikleri Truvalı Feraye'dir.Feraye, lokanta açmak için mahalleye taşınan, çok güzel, çekici ve cazibeli bir kadındır. Eşreflerin bir türlü saadete eremeyen bacıları ve Yadigar'ın çırağı ile ilişki kurar. Bu 3 karakteri de etkiler. Mahalleye şehir hayatını, lüksü, kapitalizmin temsil ettiği her tür değeri bir nakış işler gibi düğüm düğüm taşıyacaktır.Asıl görevi ise iki Eşref'e de ayrı ayrı boncuk dağıtmak, iki can dostu ve can düşmanı arasındaki rekabeti iyice kızıştırmaktır.Ana hikaye sürerken, Eşreflerin temsil ettiği geleneksel değerlerle günümüz değerlerinin çatışmasını görürüz. Eşrefler bu nedenle zaman zaman mahallenin bazı unsurları, özellikle gençler ile de karşı karşıya gelebilir. Hatta birbirlerinin bacısı olan sevgilileri ile bile… Çünkü kızlara gore durumun özeti şudur:"Paramız var paramız yok, aşkımız var kavuşmamız yok, hayatımız var ama her gün ölüyoruz. Satalım kahveyi, evlenelim, uzaklara gidelim…"Özellikle Feraye ile birlikte mahalleye modern hayatın sızışını izleriz. Hamam yerine jakuzi konuşulur, lavanta kolonyasının yerini parfüm alır. Yadigar Usta'nın dikişi bir başkadır ama Feraye'nin hediye ettiği marka bir gömlek de hiç de kötü değildir… Rakı ata içkisidir ama Feraye'nin evinde içilen bir kadeh viski de baldan tatlıdır. Bu kadınla birlikte karşı durdukları her şey hayatlarına tatlı tatlı sızıverir.

1.09.2007

Zoraki Koca


Özpolat Holding’in tek varisi Ömer (26-27), sorumluluk almak istemeyen, aklı da gözü de oynaşta tam bir “sevimli hergele”dir. Her devirde karşılığı olan Ömer, zamanımızda “tiki” diye nitelendirilebilir.Özpolat Holding bir arazi sorununu çözmek için Kaz Dağları’na gitmek üzere babası Haşmet Bey (ki Haşmet Bey her an oğlunu adam etmek için planlar yapmaktadır) tarafından görevlendirildiğinde, en yakın arkadaşlarını da yanına alarak güzel bir tatil yapma planı ile yola çıkar. Bir gülümsemesi, bir tatlı sözü ya da bir göz süzmesiyle genç kızların başını döndüren Ömer, tatil amaçlı bu iş gezisinde tam bir sert kayaya çarpar: Ayşe!Babası yıllar önce onları terk ettiği için Ayşe ve annesi Sevim, dimdik ayakta durmayı öğrenmiş, erkeklerin yaptığı işlerin üstesinden gelmeyi becermiş, haliyle de gönül kapılarını karşı cinse kolay açmayacak kadınlardır. Ama bu tavır Ömer’i çıldırtır. Hırsından Ayşe’nin bir gülümsemesi bir tatlı sözü için dağları delecek hale gelir. Arkadaşları da “abi bu kız sana bakmaz, boşuna uğraşma” dedikçe iş-tatili uzar da uzar.. Arkadaşlarıyla da büyük bir iddiaya girer: Bu kızı tavlayamazsa Porsche’si onların olacaktır, ama tavlarsa onlarda serserilikten vazgeçip Ömer’in holdingte çektiği çileye ortak olacaklardır, iki yıl onunla çalışacaklardır…Kumar keyiflidir, adrenalin yükseltir, kumara masasında gerçek hayattan soyutlanır insan…Ömer gerçeği masadan kalktığında değil de, bu iddiayı kazanmak uğruna Kazdağları’nın Adatepe köy meydanında nikah masasına oturduğu anda görür. Tamam Ayşe güzel kızdır, tatlı kızdır ama o masaya nasıl sürüklenmiştir. Arkasına bakmadan kaçmak ister. Kaçma planını uygulamaya koyuncaya dek de iş işten geçer, Ömer ve Ayşe artık evlidir. Ama bu beladan kurtulmak için gerdeğe girmeden, kimseyi daha fazla incitmeden tüymesi ve izini kaybettirmesi gerekmektedir. Ömer’in sevimli hergeleliğinin inandırıcı bir yanı da vardır. Arkasında gözyaşı döktürmeden tüymeyi başarır.. İstanbul’a kaçışı kurtuluşu olabilecek midir?

Zeliha'nın Gözyaşları


Zeliha, doğaüstü güçleri olan bir kadının trajik öyküsü..İki çocuğundan birinin kaçırılıp cinayete kurban gitme tehlikesinin ardından çocukluğunda sık sık gördüğü kabusların benzerlerini görür. Zeliha’nın kabuslarının başkalarınınkinden bir farkı vardır: O gerçekleri görmektedir. Karısını yıllar önce kaybeden baş komiser Rehan kıvrak zekası ve cesaretiyle emniyet teşkilatının en parlak elemanıdır.. Oğlu Deniz’i emekli komiser babası Selim’le bırakacak kadar yoğun ve zor bir görev yapmaktadır; Asayiş Şubesi, cinayet bürosu...Zeliha’yla da böyle tanışacaktır ve bu gizemli kadından çok etkilenecek ve ilgi duyacaktır... ”Devrem” dediği Başkomiser İnci ise olay yeri inceleme’nin katı, soğukkanlı, başarılı bir o kadar da güzel baş komiseri, gizli de olsa Rehan’a aşıktır.. Zeliha’yı küçük görmektedir, ancak bunu, kendisi bilimsel düşünen bir kadın olduğu için mi yoksa kıskandığı için mi yapmakta olduğunu anlaşılmaz.. Rehan, Zeliha’nın manevi dünyası, rüyaları, soyut veriler ile İnci’nin maddi dünyası, kanıtlar ve somut veriler arasında doğruyu arayacaktır.Rehan’ın ele avuca sığmaz yardımcısı, dizimizin en aydınlık hatta ışıltılı karakteri Selçuk komiser, ve Asayiş Şube Müdürü Alpaslan da olayların çözülmesinde Rehan’ın en büyük destekçileri olacaktır.

Yersiz Yurtsuz


Bu her şeyden önce bir baba kız hikayesi... Baba sevgisinin bir genç kızın hayatını nasıl değiştirdiğinin hikayesi. Taş ustası Emrullah ile kızı Suna'nın insanın içini burkan hikayesi...Yersiz Yurtsuz' da konak yok. Konakların 'Aşağıdakiler -Yukarıdakiler' şeklinde yaşayan ahalisi yok. Ağa yok. Ağa karıları, metresleri yok. 4x4 arazi araçları yok. Traktör römorkunda işe giden kadın ve erkekler var. Tecavüz yok. Kendilerini birbirlerine emanet eden sevgililer var. Aşkın altında kalan, aşka inanmayan erkekler var. Kaderine razı olmayı aşk sayan kadınlar var. Aşkın her yerde -dağın başındaki o köyde bile- aşk olduğunu kanıtlayan kadınlar var. İnşaat Mühendisi Hüseyin ile baraj göllerinde dalgıçlık yapan İshak'ın cahil bir kızın güzelliğinde nasıl yandıklarının hikayesi var. Özetle:Bu kimsesizlerin, kimliksizlerin hikayesi. Savrulmuşların, yolunu kaybettiğini fark edip, yeni bir yol arayanların... bu, hayata hiç hazırlanamayanların... bu her şeye provasız yakalananların, ağzı birkaç kez yananların, bu sığınmak için yürekten söylenmiş tek bir sözcük arayanların hikayesi: Yersiz Yurtsuz!

Yeni Evli

TRT yaz sezonunda kısa sürede bağımlısı olacağınız günlük bir dizinin yayınına başlıyor. Evlilik bilmecesini gençliğin tüm tecrübesizliğiyle çözmeye çalışan, hemen her konuda tartışsalar da sevgiyle tüm sorunların üstesinden gelmeyi başaran Pelin ve Can’ın maceralarını anlatıyor “Yeni Evli”… Çiftin günlük hayatı etrafında, kadın- erkek, aile ilişkileri ve evlilik temalarını işleyen dizi, boşanmaların giderek arttığı günümüzde gençleri evliliğe teşvik etmeyi, kadın-erkek ilişkilerinde yaşanan çatışmaları esprili biçimde ele alarak aile kurumunun güzelliklerini, her şeye rağmen bir arada olmanın önemini ortaya koymayı amaçlıyor. Batılı bir tür olan sitcomlarla, bize özgü gülmecenin temel niteliklerini harmanlayan bir durum komedisi olarak tasarlanan dizi, her yaştan kadın ve erkeği, gencecik bir çiftin maceralarında buluşturuyor. “Yeni Evli”, yaklaşık sekiz aydır hafta içi her gün TRT 1’de yayınlanan, sunuculuğunu Ayşenur Yazıcı’nın yaptığı “Ademler ve Havvalar” programının içinde yer alan, beş dakikalık bir mini dizi olarak doğdu. İzleyicinin yoğun ilgisi doğrultusunda gelişen taleple, yapımın, yeni yayın döneminde günlük dizi olarak ekranlara gelmesine karar verildi. Yönetmenliğini Alper Tunga Özdemir’in yaptığı, senaryosu Zehra Çelenk’e ait olan dizi, Mert Tanık, Nur Yazar, Rüştü Asyalı, İlham Yazar, Oktay Dal, Erdal Küçükkömürcü, İhsan Sanıvar ve Lale Başar gibi Devlet Tiyatrosu sanatçılarını bir araya getiriyor.

Yemin


Kocasını deliler gibi seven Leyla'nın en büyük hayali, ona bir evlat vermektir. Dört yıldır sürmekte olan evliliği boyunca, işleri nedeniyle her hafta Şam'a giden kocasını fedakarca bekleyen, aşık bir kadındır Leyla.Gözü Leyla'dan başkasını görmeyen Menderes'in, her hafta Leyla'yı bırakıp giderken adeta içi parçalanmaktadır. Çünkü Leyla'nın hiç bilmediği bir sır yüzünden ikiye bölünmüş bir hayat yaşar Menderes...Ölümüne yol açtığı ağabeyine son nefesinde ettiği yemin, onu İstanbul'daki eşi Leyla ile Tarsus'taki eşi Asuman ve çocukları arasında gidip gelen bir kısır döngüye hapsetmiştir. Eninde sonunda açığa çıkar sırlar. Ne var ki bazı sırların açığa çıkması, çözeceği yerde,daha çok karıştırır düğümleri.Bir kaza...Bir yemin...Yıkılan hayatlar...Geri dönülmez, çığrından çıkmış bir karmaşa...
OYUNCULAR : Tuba ÜNSAL, Serhan YAVAŞ, Zeyno ÜSTÜNIŞIK, Barış YAKIN

Yalan Dünya


“Yeryüzünde bir “sır”dan daha dayanıksız hiçbir şey yoktur.”Saner ve Ömer… Birbirlerinden habersiz, bambaşka hayatlar yaşayan ikiz kardeşlerdir…1980 yılının Ağustos ayında doğumhaneden yükselen çığlıklar Kudret Başaran’a ikizlerinin olduğunu müjdeliyordu. Uğruna babası Nezih Başaran’ın büyük servetini reddettiği, yoksul bir hayata mahkûm olduğu kadın, Sevim sonunda ona ikiz çocuklar vermişti… Çocuklarının adını Saner ve Ömer koydular.Saner ve Ömer’in kaderi babalarının ölümüyle bir anda değişti. Beş parasız, eğitimini yarıda bırakmış bir kadın olan Sevim ve ikizler yapayalnız kalmıştı… Üstüne bir de Saner’in hastalığı işi iyice içinden çıkılmaz bir hale soktu…Kudret’in babası Nezih, Sevim’le evlendiği için oğlunu evlatlıktan reddetmişti. Saner’in hasta olduğunu duyar duymaz bir plan yaptı… Bu plana göre Saner’i tedavi ettirmek için anne Sevim’den alacak ama ona öldüğünü söyleyerek bir daha geri vermeyecekti… Plan başarılı oldu…Saner ve Ömer’in kaderleri burada ayrıldı… Saner varlıklı ve saygın dedesi Nezih Başaran’ın güçlü kanatları altında iyi bir eğitim alarak, zenginlik içinde büyüdü, Ömer ise annesi Sevim’in yanında kenar mahalle okullarında okuyup, sokaklar da top koşturup, halkın içinde bir mahalle çocuğu olarak… İki farklı çevrede büyüyen Saner ve Ömer’in karakterleri de farklı gelişti… Saner görgülü, zengin bir, Ömer tam bir halk çocuğu oldu… Görünüş olarak birbirlerinin aynısı olmalarına rağmen kişilik özellikleri neredeyse taban tabana zıt iki kardeş.Saner ve Ömer’in hayatlarındaki tek ortak nokta sevdikleri kızların evlenme tekliflerini reddetmesiydi. Alımlı, oldukça güzel yine zengin bir ailenin kızı olan Azra Saner’ı, memur bir ailenin üniversite öğrencisi olan kızı İpek’te Ömer’i aynı nedenle geri çevirdi. “Değişmen lazım!” Ve hayat onları bir kaza neticesinde tekrar karşılaştırdı. Hayatlarını birbirlerine ödünç verecekleri bir kaza… Artık ikiz kardeşleri kazadan önceki hayatlarının tam tersi bir gelecek bekliyordu… Birbirlerinin aynısı olan iki insanı nasıl ayırt edebilirsiniz ki?

Üç Tatlı Kız


Bülent Erdem üç kızı olan kendi halinde bir beden eğitimi öğretmenidir… Erdemli, ahlaklı, her zaman doğruyu arayan ama hayatla baş edemediği için sürekli komik durumlara düşen bir aile reisidir.Çok sevdiği eşini kaybeden Bülent çocuklara bakması için eşinin İzmir’de yaşayan müzisyen kardeşini İstanbul’a çağırmak zorunda kalır.Bu sırada Bülent’in karşı komşusu olan “amatör ama azimli tiyatrocu” Can, evine taşınan otoriter ve biraz da çılgın ablası Canan yüzünden zor günler geçirmeye başlamıştır. Çareyi sık sık kızlara bakmak bahanesiyle Erdem Ailesi’nin evine kaçmakta bulur.Tüm bunlar olurken, Bülent’in kızlarından Esra, sıra dışı bir arkadaş edinir. Bu arkadaş küçük bir “peri”dir.Artık çok farklı karakterlere sahip yedi kişi bir aradadır… Çocuklarının üzerine titreyen bir beden eğitimi öğretmeni, kendisinden başka hiç kimseyi güldüremeyen ama sevimli tiyatrocu, yakışıklı, özgürlüğüne düşkün bir müzisyen, otoriter bir abla ve “üç tatlı cadı”Neşeli, komik, hüzünlü, sevgi dolu ve biraz da “sihirli” bir hikaye…

Tatli intikam


Tuğçeşah, İstanbul sosyetesinden, zengin, şımarık ve küstah bir kızdır. Asıl adı Hüsamettin olan, ama sosyetenin, Osmanlı Hanedanının varisi “Metin” olarak bildiği, üç kağıtçı, aslında orta halli bir aileden gelen, zengin bir kızla evlenip refaha ermeyi dileyen bir adamla, annesinin çöpçatanlık çabaları sonucu nişanlanmıştır. İkisi de bu ilişkide birbirlerini sevmemekle beraber, karşılıklı (Tuğçeşah asalet, Metin para peşindedir) çıkarları doğrultusunda uyumlu bir beraberlik sergilemektedirler. Tuğçeşah’ın merhum babasının “Villa Grande İhtişam” adlı ultra lüks ve büyük malikanesinde, dostları ile birlikte Ege’de konsept bir tatil yapmaktadırlar. Gezi’nin bir noktasında, Tuğçeşah malikaneye spa özellikle de jakuzi yaptırmaya karar verir ve köyde tesisatçı aranır. Malikaneye getirilen tesisatçı Hasan’a direktifler yağdıran Tuğçeşah, jakuzinin iki gün içinde bitmesini söyler. İki gün sonra aslında mükemmel bir şekilde bitirilen işin, çok komik bir gerekçe ile Tuğçeşah parasını ödemeyi reddeder ve tartıştığı tesisatçı Hasan parasını bile vermeden malikane topraklarından attırır. Aynı gece denize düşen şapkasını almaya çalışırken bir şekilde kaza geçirip denize düşen Tuğçeşah sabah kıyıya vurduğunda hafızasını kaybetmiş ve elbiseleri parçalanmış uyanır. Tuğçeşah’ın yok olma gibi kaprislerine alışık olan dostları ve nişanlısı Metin ise bir süre onun yok oluşundan haberdar olmaz. Kıyıya vuran Tuğçeşah, köyün Sağlık Ocağına getirilir ve yerel gazetede haber olur: “ Sahilde bulunan, kimliği belirlenemeyen kadını tanıyan var mı?” Bu haberi okuyan Hasan, intikam için Sağlık Ocağına giderek kocası olduğunu iddia eder ve alamadığı parasına karşılık hizmetçi olarak onu kullanma amacı ile eve getirir.Eşini 7 yıl önce kaybeden Hasan’ın birbirinden yaramaz ve terbiyesiz 4 çocuğu, bakımsız, pis ve dağınık bir evi, taşlaşmış bir bahçesi ve birer canavara dönüşmüş ev aletleri vardır.Hasan Tuğçeşah’ın hafızasının kaybetmesinden yararlanıp ona; “Senin adın Meymenet, sen benim karımsın, bunlar senin çocukların, bu da senin evin” der. Böylece, hafızasını kaybetmiş olsa da eski hırçın huyları ve lüks alışkanlıklarını koruyan eski Tuğçeşah, yeni Meymenet için, işkenceyi aratmayacak yeni köy hayatı başlamıştır.

Son Tercih


Televizyon ekranları yaz aylarının gelmesiyle birlikte yayın politikalarında olduğu gibi yayımladıkları dizilerle de izleyicilerini yaz aylarını yaşatmaya başladı. Kanal D'nin yeni gençlik dizisi Kavak Yelleri gibi Show TV'de Son Tercih adlı diziyle gençleri ekran başına toplamayı umuyor.Üniversite sınavını kazanamayan bir grup gencin yeni kayıt oldukları dershanede başlarından geçen komik olayları, aşkları, dershanedeki hocalarıyla ilişkilerini anlatan Son Tercih'in prodüktörü Fergün Yapım. Bilge Şen, Hikmet Körmükçü, Metin Büktel ve Mustafa Turan gibi usta oyuncuların rol aldığı Son Tercih’in yönetmeni ise Dilek Gökçin.